9 Haz 2011

Kemal Varol - Jar


Kemal Varol'un şair olduğunu Jar'ı edindiğim vakit gördüm. Ben, onu yine Sel Yayıncılık tarafından yayımlanan 'Demiryolu Öyküleri" adlı derlemesiyle tanımıştım ilk olarak. O zaman Jar'ı tanıtmaya başlamadan evvel 'Demiryolu Öyküleri'ni tavsiye edelim. Kitapta, Sevgi Soysal'dan Hasan Ali Toptaş'a, Sabahattin Ali'den Oğuz Atay'a uzanan önemli edebiyatçılardan demiryolu, tren, gar ve benzeri temalı öyküler derlenmiş Varol tarafından. Ayrıca, kitaba demiryolunun, bildiğimiz anlamıyla ulaştırma görevinden daha çok insanları ve insanların hikayelerini taşımak o hikayeleri kesiştirmek gibi işlevlerinin üzerinde duran güzel bir giriş/tanıtım yazısı yazmıştı.

Gelelim Jar'a... Öncelikle, bilinmeyen/görülmeyen, bilinse/görülse de ayırdına varılamayan ögelerden kurulu hikayeler hakim kitaba. Zaten kitabın önemli bir kısmını bu hikayeleri anlatmaya ayrırıyor Varol. Ve fakat, hikayelerin hangisi gerçek hangisi kurmaca bilemiyoruz. Romanın ana hatları dışında, bu hikayeleri anlattığı kısımlardaki üslubu, yani hikayeleri anlatmadaki ustalığı akıllara doğrudan Hasa Ali Toptaş'ı getiriyor. Romanın ve içindeki hikayelerin hepsinin taşraya ait olması da bu algıyı kuvvetlendiriyor. Üstüne tekinsiz bir atmosfer de ekleyebiliriz. Fakat ne zaman ne mekan belirli Jar'da. 1980 darbesinin üstünden üç yıl geçmiş diye başlıyor kitap. Olayların geçtiği kasaba ise Güneydoğu'da. Ancak adı Arkanya. Bir anlamda gerçek ile hayal iç içe geçmiş. Karakterler son derece sahici ancak başlarından geçen hikayelere gelirsek; inanılması güç.

Özetle Jar'da iki adam var ve onların hikayeleri. Bir de onları gözleyen bir başka adam. İki adamın birbirlerine kin dolu bakışlarının ardında yatan gerçeği anlatılan gerçek-gerçek dışı hikayeler aracılığıyla çözmeye çalışan bir adam. Üstelik, iki adamın küslüğüne her şahit oluşunda kendi kardeşiyle olan küslüğü ile de yüzleşen bir adam.