23 Tem 2011

Bertolt Brecht - Beş Paralık Roman



Aslında ilk olarak Oda Yayınları tarafından, "Üç Kuruşluk Roman" adıyla yayımlananını okumuştum. O zaman da çok büyük keyif almıştım. Pardon, düzeltiyorum, acı çekmiştim diyelim. Çünkü Brecht'in herhangi bir metininden dahi keyif alabilmek, yalnız vicdan terazisi bir daha düzeltilemez şekilde ayarından çıkan insanlar için geçerli olabilir ancak.

Walter Benjamin'in de dediği gibi "Brecht, içinde yaşadığımız koşulları hukuki kavramlar örtüsünden soyar. Böylece bu koşulların insani içerikleri, gelecek kuşaklara aktarılacak biçimde çırılçıplak ortaya çıkar.(...) Satirist için, yurttaşına ayna karşısında çıplaklığını seyrettirmek yeterlidir. İşi bundan öteye geçmez.". Yergi dediğimizde, taşlama dediğimizde; aklımıza bu sanatın icracıları olarak Müjdat Gezen ya da Levent Kırca geliyorsa eyvallah. O zaman "güldürebilen" bir satirizmden söz edebiliriz. Yok, Brecht'in satirizminden söz ediyorsak gülebilemeyiz, utanırız. Benjamin'in üstteki alıntısından yola çıkarak, sözgelimi çıplaklığımızdan utanmamamız gerekir tabii. Ve fakat çıplaklığımıza gülemeyiz de. Eğlenceli bir şey sanıp çıplaklığımızdan keyif alamayız. İşte çıplaklığımızdan ne kadar keyif alabiliyorsak Brecht'in yazdıklarından da o kadar keyif alabiliriz. Gerisi hep acıdır. Kendinizin ya da bir başkasının yarası beresi. İnsandan bahsediyorsak muhakkak ki bir de yarası olacak, belki birden fazla. İşte hepsini Brecht'in tuttuğu aynada görüyoruz. Ne kadar sahici olmasını istersek o kadar acı verir. Brecht çok iyi acı verir.

Üç Kuruşluk Roman, Üç Kuruşluk Opera'dan sekiz yıl sonra dönüşmüş, roman olmuştur. Sanırım Türkiye ilk olarak Üç Kuruşluk Roman olarak tanıdı kitabı. 2011'de İletişim, Sevgi Soysal çevirisiyle Beş Paralık Roman adıyla bastı. Brecht'i bir de Sevgi Soysal'ın dilinden okumak için aldım kitabı.

Mekan Londra, İngiltere Güney Afrika'da savaşta. Tommy'lerin savaşa taşınması lazım. Tommy'lerin savaşa nasıl taşınacağı Tommy'lerden çok kodamanların ensesini kaşındırıyor tabii. Dönemin ünlü bir komisyoncusu da aynı hassasiyete sahip, ekliyor: "Her zaman söylerim, hep savaş açmalı, o zaman iş olanakları sonsuz gelişiyor, o zaman yeni hırsızlar gün ışığına çıkıyor. Beklenmeyen sömürülmesi gereken güdüler! Sermayesiz ticaret bile yapılabilir böyle zamanlarda. Harika bir şey!". Bir kez daha görülebileceği gibi, ne kadar çok Tommy kol-bacak kaybederse o kadar çok iş alanı açılacaktır. Sistemin kusursuzluğu her seferinde kendini bir adım daha meşru bir zemine iter ve her adımda düşmanı yeneceğine olan inancı artarken insanoğlunun, bir alay Tommy daha denizin yolunu tutar. Umut arttıkça ölümler artar. Annelerin feryatları hiç dinmesin, dinmesin ki sömürülmedik tek bir alan kalmasın diye beklenir. Hepsi de tutar. Savaş aslında iki ülke arasında değildir. Ülkenin kendi savaşıdır. Birileri ölür diğerleri çıkar. Savaşa konu ikinci ülke bir yanılsamadan ibarettir. Sen o zahiri görüntüye çarpıp kafanı gözünü yardıkça üstüne bahis oynayanlar kazanır. Üstalik sen de, her seferinde aslında olmayan bir düşmana zarar verdiğini düşünerek bir dahaki sefer daha hızlı vurursun kendini o sanal duvara.

Ferhan Şensoy'un Üç Kurşunluk Opera'sında karanlık bir adam olan Mahmut Abi sıkı Kemalisttir. Atatürk'e laf edeni vurur. Normal yaşantısında ise sakat bırakma konusunda ihtisas yapmıştır. Brecht'in Beş Paralık Roman'ında ise savaşın sürmesini isteyenler sıkı vatanperverdirler. Vatanlarını o kadar severler ki, yeni bir tabur Tommy'i Güney Afrika'ya götürmek için can atarlar. Bu uğurda ihalelere fesat karıştırırlar, birbirlerinin canına kast ederler. Yeter ki gemi yetişsin, bir tabur Tommy daha savaşa gitsin.

Savaşın bilançosunu basit bir aritmetik hesabından ibaret görenlere tek tavsiyem olabilir Brecht. Üstelik sözünü ettiğimiz romanda savaş, asıl olaylara eşlik eden bir arka plandan başka bir şey değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder