27 Ağu 2011

EPL 3. Hafta Liverpool:3 Bolton Wanderers:1


Bolton sempati duyduğum bir takım. Burnley'i zor durumda bırakıp gitmesine rağmeni Bolton'u kısa sürede üst sıralara taşımayı başaran Owen Coyle bu sempatinin başlıca nedenlerinden biri sanırım. Coyle dışında, Kevin Davies, Ivan Klasnic, Garry Cahill, Jussi Jaaskelainen gibi ismiyle, cismiyle, oynadığı topla güzel bir çok isim barındırması da Bolton'a sempati duymak için yeterli sebeplerden biri. Bu güzel isimlere ilerleyen günlerde Tuncay'ı da ekleriz umarım.

Neyse, Bolton sampatim bir yana, Liverpool bir yana...

* Bolton maçı kaybedeceğinin sinyallerini maça çıktığı kadro ile veriyordu zaten. Kulübede Mark Davies ve Darren Pratley gibi topla arası iyi, hücum oyununa yatkın oyuncular otururken, orta alanda Reo-Coker ve Muamba ikilisini tercih eden Coyle, bu tercihle orta alanı ve aslında maçın kontrolünü Liverpool'a bırakmış oldu. Reo-Coker'ı hiç beğenmiyorum. Muamba'da ondan hallice. Bolton'un en zayıf bölgesi orta alanı gerçekten.

* Henderson'un golü muhteşemdi. Hala potansiyelinin yarısında bile oynamıyor bana kalırsa. Geçen sezon oynadığı topu düşününce... Yine de gol çok önemliydi onun için. Güven problemi kalmayacak demektir. Önümüzdeki haftadan itibaren Henderson'ı izlemeye başlayabiliriz.

* İleri üçlüde Downing-Kuyt- Suarez üçlüsü mevcut koşullarda yer alabilecek en iyi hücum üçlüsüydü. King Kenny bu tercihiyle bir alkışı hak ediyor. Birlikte oynadıkça birbirlerinin dillerinden anlayacaklardır. Üçü de ilk haftaki konumlarından daha ilerdeler performans olarak. Downing her hafta üstüne koymaya devam ediyor. Liverpool'un ona, onun da Liverpool'a ihtiyacı var.

* Carroll hakkında "azalarak bitsin" yazmıştım. Belki çok iddialı bir cümle. Umarım yanılırım. Ama yedekte daha güzel olduğu kesin. Oradan katkı vermeye başlarsa ne ala. Liverpool'un bugüne kadar ortaya koyduğu futbolda eksik olan tek şey hücumdaki oyuncular arasındaki değişkenlik(maç içindeki pozisyon değşimlerinden bahsediyorum) ve hız. Carroll ne hızlı ne de gezebiliyor, pozisyon değiştirebiliyor. Sözün özü: Suarez sağlıklı olduğu müddetçe 11 başlamalı.

* Charlie Adam maçın en iyilerindendi. Duran toplardaki ustalığı herkesçe biliniyor zaten. Bugün bir kez daha gösterdi bu ustalığını. Skrtel iyi koşu yaptı, Adam da ağzına kesti Skrtel'in...Golü de çok güzeldi. Bu golüne benzer 3-4 gol daha rahatlıkla izleriz diye düşünüyorum.

* Carragher'ın artık yavaş yavaş kulübeye çekilmesi söz konusuydu. Carra 3 haftadır sıfır hatayla oynuyor. Takır takır oynuyor. Hastasıyım. (Son dakikada yenilen goldeki hatasından önce yazdığım bu cümleyi Carra hatrına silmiyorum. Hala yeterince iyi!)

* Kelly de sezona iyi başlayanlardandı. Erken sakatlandı, yerini Skrtel'e bıraktı. Skrtel sağbekte stoperde oynadığından daha iyi oynadı.

* Savunmada iyi olduğumuzdan bahsediyorum 2 haftadır. Hala en önemli artımız bu. Lucas-Adam-Henderson üçlüsü oturuyor. Oturdukça güzelleşiyor. Her biri çok yetenekli, hem hücumda hem savunmada çok iyi işler yapıyorlar. Özellikle Lucas takım savunması adına çok önemli işler yapıyor. Bugün yine çok top kazandı.

* Hakemin Liverpool lehine kararını hatırlamıyorum. Çok ciddiyim.

* Özetle, iyi bir takım oldu bu sene Liverpool. Daha da iyi olacak, öyle gözüküyor. Henderson, Downing daha da koyacak üstüne, belki Carroll katkı verecek. Keyfi gelirse Joe Cole bir kaç maç oynayabilir. Ama en önemlisi Gerrard ve Johnson dönecek. Erken olsa da, "Liverpool bu sene şampiyonluğa adaydır" demek istiyorum.


Not: Carroll'ın yerine Kuyt ilk 11'de başladı.

20 Ağu 2011

EPL 2. Hafta Arsenal:0 Liverpool:2


11 yıl sonra, dışarda Arsenal'i mağlup edebildik. Emirates'deki ilk galibiyet ayrıca. Bu açıdan anlamlı olduğu kadar, geçtiğimiz sezon Emirates'de oynanan, uzatmaların son iki dakikasında kullanılan iki penaltılı maça benzer ilginçlikte olması da önemliydi.

Öyleyse, maça dair notları paylaşalım..

* Önce takımın iyi taraflarından başlayalım. Savunma hattı şu ana kadar eksiksiz oynuyor. Flanagan'ın tecrübe eksikliğinden kaynaklanan hatalar oraya Kelly'nin yerleşmesiyle son buldu. Kelly-Carra-Agger-Enrique bu sezon -Johnson gelene kadar- rahatlıkla oynar.

* Savunma hattının dışında, takım savunması da gayet iyi gözüküyor. Ön bölgede iyi bastık, geriye dönüşlerde sıkıntı yaşamadık ve sanıyorum ki yaşamayacağız. Arsenal'e tehlike yaratabilecek bir alan bırakmadık. Alan paylaşımı gayet iyiydi. Bunda en büyük pay Adam ve Lucas'ın.

* İyi haberler -bireysel performanslar dışında- bu kadardı. Gelelim sıkıntılara; hızlı çıkıyoruz, iyi pas yapıyoruz ama Carroll'ın sahada olduğu dakikalar boyunca tek bir organize atağımız yok. Hücumda hala ciddi bir organizasyon sıkıntımız var. Çoğalamamak da cabası.

* Henderson Downing ve Adam. Üçü de çok önemli transferler. Tutarlarsa takımı bir üst noktaya taşıyabilirler. Lakin üçü de hala istenilen noktalara gelemediler. Hücumdaki organizasyonsuzluğu biraz da bu isimlerin yeniliğine bağlamak istiyorum.

* Adam savunmada iyiydi bugün. Kirtik müdahaleler yaptı, çok top kazandı. Kazandığı ve aldığı topları daha yararlı kullanabildiği zaman çok daha etkili olacaktır.

* Henderson ve Downing hala tutuk. Downing bu hafta geçen haftaya nazaran daha fazla çıkış yaptı, rakip savunmayı zorladı. Umarım artarak devam eder. Henderson'un tutukluğunu yenmesi lazım. İki haftadır takıma istenilen katkıyı veremiyor. Onun katkı verememesi demek aynı anda hem ondan hem de Meireles'den faydalanamamak demek.

* Enrique'nin gayet yeterli olduğunu düşündüğümü yazmıştım ilk hafta. Hala aynı görüşte olmakla birlikte, bu haftaki performansına bakarak daha da iddialı konuşabilirim. İnanıyorum ki, Enrique'nin her hafta artan performansı önündeki -başta Downing olmak üzere- oyunculara da hareket getirecektir.

* Carroll'ın belden yukarısı iyi de, belden aşağısı hiç çekilmiyor. Suarez'in yedek başlamasının sebebini bilmiyorum ama Carroll için Suarez yedek oturtulmaz, bunu biliyorum. Ağır, kritik topları yanlış kullanan, pas hataları yapan, top kontrolü kötü bir futbolcu Carroll. Bunun yanında, uygun pozisyonu buldu mu kafsıyla topu gönderemeyeceği nokta yok.

*İlk gol tamamen şans. Ama iyi ki geldi o gol. Daha rahat hücum edebilmemiz adına önemliydi. Her şeye rağmen, golde Meireles ve Suarez'in çabası büyüktü.

* İkinci gol hazırlanış itibariyle çok güzeldi. Lucas çok akıllıca Meireles'i bekledi ve topu ona yolladı. Meireles de Suarez'e attırdı. Üçü de bu sezonun kilit adamlarından olacak. Suarez hala -ne yazık ki- tek hücum silahımız, Meireles yedekten de olsa takıma sürekli katkı sunmalı. Lucas ise artan öz güveniyle takımın bağlantı yollarında önemli bir yer tutuyor olacak bu sezon.



Not: Yukarıdakinden farklı olarak, Suarez'in yerine, orta sahada Henderson ile başladı Liverpool. Tabii Johnson'un yerinde de Kelly vardı.

14 Ağu 2011

EPL 1. Hafta Liverpool:1 Sunderland:1



* Geçen sene başladığımız, harekete ve pasa yönelik oyun şeklini maçın belli bölümlerinde yine gördük. Ama özellikle ikici yarıda bunu devam ettiremedik. Olabildiğince oyunun geneline yayılması lazım, ki Charlie, Henderson, Downing gibi isimler Gerrard ve Meirelles'in de katıldığını düşündüğümüzde, bu yapı için çok uygun isimler.

* Lucas'ı çoğu kişi yetersiz buluyor. Bilakis, isteği ve arzusu bu ölçüde devam ederse gayet uygundur Liverpool için. Top tekniğinde, pas alış-verişinde hiçbir sıkıntısı yok zaten. Sadece, heyecanından sıyrılabilmesi yeterli şu aşamada. Yoksa, Mustafa Sarp falan değil yani, kimse yormasın nefesini.

* Enrique de şu aşamada takım için yeterli. Çok daha iyileri(kim mesela?) alınabilir miydi? Belki. Ama Enrique de yeterince iyidir. Ki bu takım Dossenaları, Koncheskyleri sol bek diye almış bir takım.

* Bana kalırsa Downing Aston Villa'da oynadığı süre içerisinde hiçbir şey yapmamıştı. Yani onun için bu transfer bir nimet. Dolayısıyla bu şansı iyi kullanması lazım. Yeteneklerinden hiçbir şüphem yok ama genç yaşına rağmen büyük ihtimalle son şansı. Burada da başarısız olursa kim ona milyonlar saçıp transfer eder bir daha? Bu kötü senaryo, iyi oynarsa Enrique gibi hücumcu bir bekle sol kanadı uçururlar.

* Carroll hakkındaki tek görüşüm: Azalarak bitsin. Kötü futbolcu değil kesinlikle. Lakin o kadar yüksek bir ücretle geldi ki, o ücretin altında ezilmeye mahkum. Takımın hücum şablonlarını bir noktadan sonra sürekli kısıtlaması da cabası. Atakta daha zengin ve özgür davranabiliriz. Bu oyun yapısına yatkın hiç yoksa 3-4 oyuncumuz var.

* Teker teker ele alındığında kadroda kötü oyuncu yok neredeyse. Bu çok önemli. Üst düzey ya da üst düzey potansiyeli taşıyan 16-17 oyuncu var belki de. Ön sıralarda yer alabilmek için bu sayının arttırılması çok önemliydi.

*Kuyt oynasın. Başka yolu yok.



Not: Yukarıdaki kadrodan farklı olarak, Aurelio'nun maç öncesi sakatlığı üzerine Enrique, Kuyt yerine de Henderson ilk 11 başladı.

13 Ağu 2011

Barış Bıçakçı - Bizim Büyük Çaresizliğimiz


"Balkona bakan penceresinden ona meyve, dondurma uzatmak, yeniden çay demlememizi isteyip istemediğini sormak... Mutluyduk."


Kitap ilk kez 2004'te basılmış. Seyfi Teoman filme aktarırken haberim oldu kitaptan. Öncesinde Barış Bıçakçı'yı da tanımıyordum haliyle. Büyük eksiklikmiş. İlk iş önemli olduğu söylenen bir diğer eseri 'Aramızdaki En Kısa Mesafe'yi edinip, okuyacağım. Filmine henüz girmeyelim. Zira filmi izlemedim. Fakat Seyfi Teoman'a olan güvenim tam. Kitaba, kitabın atmosferine sadık kalma konusunda hassasiyet göstermiş olduğuna inanıyorum. İlk filmi 'Tatil Kitabı' bana kalırsa çok çok iyiydi. Buradan da tavsiye etmiş olalım. Düşük bütçeli, Taner Birsel hariç neredeyse hepsi amatörlerden oluşan bir kadroyla, konformizm gibi önemli ve açıklanması, aktarılması güç bir kavramı beyazperdede incelemeye kalkışmıştı büyük bir cesaretle.

Tekrar 'Bizim Büyük Çaresizliğimiz'e dönelim.. Barış Bıçakçı'nın hiç de öyle anlaşılmaz, zorlayıcı bir üslubu yok. Evet, şiirsel bir dil de kullanmıyor bana kalırsa. Şiirsellik için çok yalın ve sade kalıyor onun yazdıkları. Oysa onun anlatımını özel kılan tam da bu özellikleri zaten. Çok yalın kelimelerle, doğrudan anlatıveriyor anlatacaklarını. Saniyesinde kafanızda canlanıveriyor resmettiği tablo, gereksiz ayrıntılara boğulmadan. Belki de 'hız'ın bu kadar önem taşıdığı bir çağda en iyi anlatım tarzı. Doğrudan alıyorsunuz, Bıçakçı ne anlatıyorsa. Tabii, "romanım hızlı olsun" kaygısı taşımadığı belli Bıçakçı'nın. En azından bana kalırsa. Belki hız yerine sadelik daha iyi bir kelime olabilir Bıçakçı'nın üslubunu yorumlamak için. Yorulmadan, yormadan, dingin bir kalemden akıyor iki dostun hikayesi, bir de küçük mucizelerinin çat kapı misafirliği..

Küçük mucize..Büyük çaresizlik..İkisi arasında gidip geliyor iki sıkı arkadaşın Nihal'e bakışları. Ender'den okuyoruz hikayelerini, çünkü Çetin ne yazmayı ne de okumayı severmiş. Ender'de sadece anlatmıyor tabii. Yeniden yaşıyor her mevsimi, her günü. Nihal ile yaşadığı her an zihninde ayrı bir delik açmış, durmadan hatırlatıyor kendini. Bir süre sonra Nihal ile aralarındaki tarif edilemez etkileşimi Çetin'e mi anlatıyor yoksa o sırada kendi hesaplaşmasını mı yapıyor anlayamıyoruz. İki orta yaşlı adam, tam delikanlılıklarına ait bir gecikmeyi yakalamanın keyfiyle dört elle sarılırken Nihal'e, artık eskisi kadar atik olamadıkları için, bir dönem her genç insanın zorunlu hizmetini yaptığı zamanın pençesinden kurtarıp kendilerine saklayamıyorlar onu ve Nihal belki de tatlı bir sarhoşluğu geride bırakır gibi terkediyor onları. Yine yalnız kalıyorlar. Hikaye burda mi bitiyor, yoksa esas burda mı başlıyor bilemiyorum.

Not: Kitapta mekan Ankara. Behzat Ç. ile başlayan televizyondaki Ankara arkaplanı 'Bizim Büyük Çaresizliğimiz'in filmiyle sinemaya taşınıyor. Bunlardan öncesi en azından benim için boş. Daha önce Ankara var mıydı sinema ya da televizyondaki hikayelerde? Belki de Türkiye'nin dört bir yanı bir şekilde yansıdı ekranlara. Ama Ankara'nın bu anlamda hep hakkı yendi gibi. Bu kitap sırf bu yönü için bile sevilebilir.

Not 2: Şu iki kıymetli yazıdan da film ve kitap hakkında çeşitli fikirler edinebilirsiniz. Lappappa: Dübürzade ve The Voice of Antarctica: Çetinikisalakenderdört ya da Bizim Büyük Çaresizliğimiz!

Bağlantı