31 Ağu 2009

Ötekilerin Kralı


Yılmaz Güney neyse bu adam da odur gözümde.Belki biraz daha çekingeni,içe kapanık olanı...Sadece Yeni Türk Sineması'nın değil tüm ötekilerin,kaybedenlerin,ezilenlerin,şehirhayatına alışmaya çalışan taşralıların,varoşların,ihtirasla seven mahalle delikanlılarının,yalnızlığın bunaltısını cinsellikle yaşayan kapıcı çocuklarının,sıkışmışların,yazgılarına karşı "koymayan"ların,tüm kederini Beşiktaş tribünü sayesinde unutanların KRAL'ı...

EPL'de Haftanın Notları


*İlk olarak Manchester'dan başlamak istiyorum.Onlar hakkındaki fikrim değişmedi.Çoğu futbolseverin aksine hala şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olduğunu düşünüyorum Manchester'ın.Belki iyi oynamadılar ama ne yapılması gerektiğini biliyorlar.Kısaca işin ehli olmuşlar diyebiliriz.Kötü oynadıkları bir maçta puan alabildiler ve bunu hiç zorlanmadan yaptılar.Kötü futbolu övecek değilim ama nedense Manchester'ın iyi yolda olduğunu hissediyorum.


*İyi yolda olanlardan biri de Arsenal.Yenilgiye rağmen.Fabregas ve Rosicky'nin takıma katılması ve Ramsey,Wilshere gibi yeteneklerin daha fazla süre almalarıyla bu uzun yolda onlarında iddialı takımlardan biri olacağı kanaatindeyim.


*Liverpool'da ise işler iyi gitmiyor.Bolton karşısında bile çok vasat bir görüntü çizdiler ve galibiyeti yine Gerrard sayesinde aldılar.Zaten takımda Gerrard dışında şampiyonluk isteyen biri daha yok gibi.Hatta yok diyebiliriz.İşleri zor.Oysa lig öncesinde en büyük favorilerden biriydi tüm kamuoyunda.Xabi Alonso'nun ayrılışı da bu motivasyon kaybına sebep olmuş olabilir tabii.Takım kendine inanmıyor.Umarım Aquillani takıma iyi bir hava getirir.


*Fulham ligin en takdir ettiğim takımlarından biriydi geçen sezon.Onları Turkcell Süper Lig'in Denizlispor'u olarak görüyorum.Çok kısıtlı bir kadroya sahip olmalarına rağmen iyi yerlere gelebildiler.Önce ligde tutundular.Ardından da düşmeleri beklenen geçen sezonu 7. bitirerek Avrupa Kupaları'na katılmaya hak kazandılar.Fakat bu sezon işler yavaş yavaş tersine dönmeye başladı.Aynı Denizlispor gibi.Mağlubiyetler gelmeye başladı ve geçen sezonu mumla arayacaklar gibi görünüyor.


*Manchester City Portsmouth karşısında zorlandı.Kadronun sürekli genişlemesi ve ilk 11'in birbirine alışma sürecinde olduğu belli oluyor.Bu sene şampiyonluk uzak bir ihtimal gibi.Ancak ilk 4'ü ciddi bir biçimde zorlayacaklardır.Adebayor,Ireland ve Bellamy ilk haftaların gözde isimlerinden oldular.Herkesin hemfikir olacağı gibi zamana ihtiyaçları var.


*Aston Villa için söylenecek pek bir şey yok.Zaten oturmuş bir kadroya bir kaç iyi takviyeyle kadroyu güçlendirdiler ve yavaş yavaş eski formuna geri dönüyor Villa.Yine ilk 6 için savaşıcaklardır.


*Son olarak tahminlerle bitireyim yazıyı:


*Everton ilerleyen haftalarla birlikte yükselişe geçecektir.

*Portsmouth ve Wigan düşer.Üçüncü için adaylar ise Bolton,Wolves.Plase ise Burnley

*Tottenham aşağılara doğru yumuşak bir iniş yapacaktır.

*Big Sam'in Blackburn'ü de düşme hattının hemen üstünde yer alır.

*Sunderland bu senenin en iyi takımlarından biri olur.


28 Ağu 2009

Bunları Düşünmek Gerek #3


*Yaz dönemi boyunca gerek futbol piyasasında gerekse blog piyasasında türlü transferler oldu.Tabii bundan televizyon,medya dünyası da nasibini aldı.Geçen sezonu Star tv'de "Futbolig" ile bitiren Uğur Meleke TRT Türk'te "Futbol Herşeydir" adlı bir programa başlamış.Yanında da eski futbolcu Hasan Şaş varmış.İlginç bir haber.Daha izleyemedim en kısa zamanda ilemeyi umuyorum ilginç bir ikili olacakları kesin.Geçen sezon ekranlardan uzak kalan Cem Dizdar ise bu sene iki farklı programla ekranlara döndü.İlkinde bana kalırsa Uğur Meleke'nin bıraktığı entel boşluğunu dolduracak(Futbolig).İkincisinde ise daha çok Mehmet Yılmazla tartışmalarını izleyeceğiz gibime geliyor.Ancak henüz programın konusu hakkında bilgi sahibi değilim.


*Okay Karacan'ın Zaman'a transferi "bekara karı boşamak kolay" olsa da bazı soruları da beraberinde getirdi.En kısa "Abi sen ne yaptın?" diyebiliyorum..Gerçi bir yazar Zaman'da değil Milliyet'te yazınca daha mı ahlaklı oluyor sorusunun cevabı bilinmiyor.


*Alpay Erdem 2-3 hafta Tayyipsiz ve aynı zamanda tatsız-tuzsuz Cici adlı bir dergi çıkarmaya çalıştı.Ardından Uykusuz'a geçti.Bu da çok ilginç geldi bana.Sanırım dergini başarısız olduğunu kabul etmek anlamına geldi bu.2 haftada pes edildi anlayacağınız.Cici hala yayın hayatına devam ediyor mu ediyorsa daha ne kadar dayanabilir bilemiyorum.


*Güneydoğuyla başlamıştı bu furya sanıyorum.Önce oraları bir güzel tükettik.Aynı yıllarda Karadenize de açıldık biraz.Tüketecek kadar.İç Anadolu(Asmalı Konak),Ege(Yol Arkadaşım,Kavak Yelleri) falan derken geldiğimiz noktada en son Adana'yı tüketiyorduk ki imdadımıza Eskişehir yetişti.Sıra onda artık.Bir kaç seneye kalmaz başka bir şehir bulup orayı tüketmeye,orda dizi çekmeye başlarız.Hatta bunun için bir önerim bile var.Uşak'a gidilsin.Uşak'ın günahı ne!Hem çok bakir bir hali var sanki.Rahatça tüketebilirsiniz.Şaka bir yana dizi (Es-Es) güzel olabilir ama gerçekleri değiştirmez.

26 Ağu 2009

Manchester'ın Olası Robben Transferi


Son günlerde Manchester'ın Robben'in peşinde olduğu söylentisi ortaya çıktı.Aslında söylenti demek yanlış olabilir.Çünkü bu çok ciddi bir iddia gibi gözüküyor.Transfer için söz konusu olan rakam 28 milyon euro.Eğer gerçekten böyle bir teklif varsa Madrid'in Robben'i tutacağını sanmam.Yani Robben 1-2 gün içerisinde Manchester United forması giyecek diyebiliriz.Neyse biz Robben'in kırmızılı formayı gimesinden sonra olacaklara bakalım.


Öncelikle Robben'in Madrid için bir türlü istenilen oyuncu olamadığını anlamış bulunuyoruz.Zira Robben'in Madrid'de geçen iki senesinden sonra onadığı maç sayısı sadece 21.Çok sık sakatlanmasına rağmen çok daha fazla süre alması gerekirdi.Robben'in Madrid'den gidişinin hayırlı olacağı aşikar ama daha da önemlisi Manchester'a yapacağı katkı.Şüphesiz,Manchester'ın sonraki haftalarda giderek toparlanmasına rağmen , eski günlerinden uzak hücum hattına ciddi bir hareketlilik getirecektir.Üstelik böylece Ferguson sene başından beri oynadığı klasik 4-4-2 'yi bozup4-3-3 'e dönebilecek.Robben-Rooney-Valencia üçlüsü ya da Robben-Berbatov(Owen)-Rooney ve hatta Nani-Rooney-Robben kombinasyonları rahatça denenebilecek üstelik form tutan bir Valencia,Owen ve sakatlıktan kurtulan Obertan,Ocaktan sonra takıma katılacak Mame Biram Diouf,her an oynayabilecek olan Giggsle bu üçlü için bolca alternatif olacaktır.Dolayısıyla sadece Robben tüm şehre tekrar şampiyonluk havasını getirebilecek kadar önem taşımaktadır.Bu transferin bir an evvel gerçekleşmesi lazım.Robben'in Manchester'a,Manchester'ın da Robben'e ihtiyacı var.

25 Ağu 2009

Ben Demiştim Demek!

"Rijkaard'ın en ilginç yanı düz adamları çok tutması.Barcelona'dayken aynı 11'de Oleguer,Motta ve Edmilson oynayabiliyordu.Bana kalırsa bu tip oyuncuların da bir zararı yok aksine takımı dirençli yapan,takımın oyunun kontrolünü ele almasında etkili olan isimler bu tip adamlardır.Buradan yola çıkarak,ön ve arka alanları birbirine iyi bağlayabilen Mustafa Sarpla kimyaları uyuşursa Musta Sarp'ın Rijkaard'ın prensi olacağı kehanetiyle bitiriyorum yazıyı."

Blogumun ilk yazısı Rijkaard'ın Galatasaray'a gelişiyle ilgiliydi.Yazının sonunda yukarıda da görebileceğiniz gibi bir kehanette bulunmuştum ve henüz çok erken olsa bile tutacağa benziyor.Tabii kehanet derken yanlış anlaşılmasın bu tahmini tamamen bildiğim Rijkaard üzerinden yaptım.Mustafa Sarp gerçekten -kendisinin de itiraf ettiği gibi- ilk başlarda heyecanlansa da,zorlansa da üstesinden gelmeyi bildi ve sanıyorum ligde üç maçta 90 dakika forma giyen tek futbolcu oldu.Ben her zaman Mustafa Sarp tipi topçuları futbolun ağır işçileri,emekçileri olara görmüşümdür ve sempati beslemişimdir.Kendisine bana bu haklı gururu yaşattığı için buradan teşekkürlerimi sunarım.


Yazının tamamına şurdan ulaşabilirsiniz.

22 Ağu 2009

Wigan-Manchester United --- Kabus Bitti


Manchester'ın bu sene yine şampiyonluğa oynayacağının göstergesi gibi oldu bu maç kanımca.Ne Valencia yeni Ronaldo olabilir ne de Owen Tevez'in yerini tam anlamıyla doldurabilir evet ama bu oyuncularında özellikle Owen'ın futbol sahalarında bir ağırlıkları olduğunu unutmamak gerek.Yani Manchester'ın hücum aksiyonlarının azaldığını geçen hafta ben de söylemiştim fakat öyleyse bugün gelinen noktada nasıl 5 gol bulmayı becerdiler.Demek ki eldeki malzemelere göre bir takım kurulup,sistem oturunca her şey daha da iyi olacak.Öncelikle Vidic'in yerini alması çok önemli bir katkı sağladı takıma.Neville henüz O'Shea'yi kesecek kapasitede oynamıyor.Orta sahada ise Fletcher-Scholes ikilisi Anderson-Carrick ikilisine göre çok daha iyi oynadılar.Fletcher sevdiğim oyunculardandır zaten.Her dakika koşuyor ve ileriye süpriz koşularla goller bulabiliyor.Tam günümüz orta sahası.Oyunu hızlı oynadıktan sonra az çok futbol bilginde varsa pek özel yeteneklerin olmasına gerek yok demek ki.Neyse,diyeceğim Manchester özellikle ilk yarıdan sonra Wigan'a alan bırakmadı.Oysa Wigan ilk yarı neredeyse Manchester!a kafat tutar pozisyondaydı.Ama ikinci yarı oyundan çok düştüler.Savunmayla hücum arasında en az 25 metre açık vardı çoğu zaman.


Maçın en güzel olayları Rooney'in Manchester'ın yılmaz şovalyesi olduğunu bir kez daha göstermesi.Ve küskün prens Owen'ın golle buluşmasıydı.Valencia kanatta oynamayı seviyor ama o bölgeye biraz hapsolmuş gibi gözüküyor.İçeri girmesi onu daha etkili kılacaktır.

20 Ağu 2009

Bunları Düşünmek Gerek #2


*Elif Şafak son kitabı ile çok ara vermeden tekrar gündeme oturmuş durumda.Ben hala iyi bir yazarmıdır bilemedim.Bu konuda da pek hükümde bulunmak istemiyorum doğrusu.Çünkü kendisinin de yazarları arasında olduğu "Beşpeşe" adlı içlerinde Murathan Mungan,Celil Oker,Faruk Ulay,Pınar Kür'ü de barındıran ne akla hizmet yazıldığını anlayamadığım roman dışında tek bir kitabının bir sayfasına bile bakmışlığım yoktur.Fakat benim bu soğuk tavrıma rağmen bu kadın ne zaman kitap yazsa,kitabı annem tarafından eve getirilmiş görüyorum.Ve bildiğim ve gördüğüm kadarıyla tüm orta-ortaüstü yaş grubuna mensup kadınlar bu eylemi yapıyorlar.O zaman burda bir soru ortaya çıkıyor.Ya Elif Şafak orta yaş kadınlarına hitap ediyor ya da bu kitaplar o kadınlara iyi bir şekilde pazarlanıyor.Ben pek detayına girmeden fikrimi söyleyeceğim:Bence ikincisi.Bunun son kitabının alacalı,kadın için ayrı erkek için ayrı düzenlenmiş kapağıyla bir ilgisi yok.Nasıl söylesem Elif Şafak o samimiyetten yoksn gözüküyor.Bir de İngilizce yazması...İçim ısınmıyor.Oysa bana göre aynı ekolden gelen,Orhan Pamuk'u severek okuyabiliyorum...


*Futbola dönelim St.Ettiene Bobo'dan vazgeçmiş olacak ki Sanogo'yu aldı.St.Ettiene adına talihsizlik olarak görüyorum.Zira bence Sanogo Bobo'nun sahip olduğu potansiyelin yarılarında bir adamdır.Gerçekten zayıf bir forvet bence.Bobo'da "Feyyaz Uçar'ın olmadığı yerde Nobre'ye santrafor denir" bir kulüpte değeri bir türlü bilinmeyendir.


*Eğer bir olayın içine Melih Gökçek girerse büyüsü bozulmuş demektir.Ankaragücü'nün ne 5 senede ne 10 senede şampiyonluğa yaklaşacağına dahi ihtimal vermiyorum.O güzel taraftara yazık...


*Fernando Hierro,Ivan Campo,Djorkaeff,Jay-Jay Okocha serisinin devamı Salgado ile geldi.Tabii ki bir Sam Allerdayce transferi.Ancak ben bugüne kadar nedense Salgado'nun futbol dünyasında yer almasını anlamlandıramadım.Belki tipi yüzündendir.Ya da ondan daha yetenekli onlarca sağ bek varken o mevkiiyi Real Madrid gibi bir takımda yıllarca istila etmesindendir...Eski başkanın damadı olması bu istilanın arkasındaki komplo teorisi olarak yıllarca içimizde dert etti ayrıca...


*Anlayamadıklarımdan,anlamlandıramadıklarımdan bahsetmiş oldum.Öyleyse İlhan Berk'in "Parıltısı" yla bitirelim...


Düz bir göğe dikmiş gözlerini bakıyordu.
Sanki,
umarsız Penelope'ydi.Bir an gergefinden
Başını kaldırmış da göz göze geliyorduk.
(İki yüzüydük sanki bir yaprağın).


Gitti sonra saçında beyaz bir gülle döndü.
Duymuş gibi sesini(birdenbire) bir akarsuyun
Ya da bir kırlangıcın düşürdüğü
Gölgesini yüzüne.


O zamandı gördüm
Neden bir kadın çoğalıverir!
Anladık mı?

Burnley,Manchester United ve İbrahim Altınsay


Burnley her ne kadar EPL'ye çıkma sürecinde Reading'i egale ederek beni yaralamış olsa da.Dünkü Manchester zaferine sevinmeden geçemedim.Hatta çok sevindim.Bu kadarını beklemiyordum.Öncelikle Burnley'in maçı şans eseri 1 gol atıp,ardından da kapanarak almadığını hatırlatalım.Manchester'dan çok daha diriydiler ve defansta da çok derli-toplu gözüktüler,defans hattı maçı neredeyse sıfır hatayla kapattı.Bu savaşçı ruhuyla devam ederse özellikle iç saha maçlarında Burnley'nin çok can yakacağını söyleyebiliriz.Blake'in harika golünü de unutmayalım.


Manchester için ne söylemeli bilmiyorum.Ferguson'un Ronaldo,Carrick ve hatta O'Shea ısrarı sonuç verdi fakat Anderson ve Park üzerinde bu kadar ısrar etmesi yanlış gibi.Fletcher yedekler arasında da yoktu.Sanırım sakat aksi halde bugünki maçta ilk 11'de olması gerekirdi.Ronaldo gidince takımın tüm hücum varyasyonları orta bölgeye hapsolmuş gözüküyor.


Bu kadar lafın sonunda Burnley'nin aldığı galibiyete sevinmemin sebebini açıklayayım.İlk olarak Burnley EPL'ye sanki yabancı gibi duruyor.Bu ligin şüphesiz en gariban takımı.İzlerken bile çoğu kez şaşırdım Manchester sanki bir EPL maçına değil de Championship'ten bir takımla hazırlık maçına çıkmış gibiydi(Gerçi Manchesterlı oyuncular hakikaten hazırlık maçına çıkmış gibilerdi).Bu da ister istemez bende Burnley'e karşı bir sempati oluşturdu.İkinci olarak da Spormax'in başına gelen en iyi şey olarak yorumcu İbrahim Altınsay'ın dedikleri Burnley sempatimde yalnız olmadığımı anlamama ve sempatimin artmasına yol açtı.Evet İbrahim Altınsay'ın da dediği gibi Burnley gerek stadyumu gerek oyuncuları gerek formaları ve sponsorlarıyla olsun EPL'de olmasına rağmen son derece yerel bir kulüp görüntüsü çiziyordu.Hatta tam anlamıyla öyleydi.Bunun karşısında Manchester ise dünya karması gibiydi.Yıldız oyuncular,astronomik transfer ücretleri,yüksek maaşlar,son kalite formalar...Sonuçta maçı Burnley kazandı ve biz mutlu bir uyku uyuduk...
Not:Reading'den alınan Andre Bikey'de ayrıca iyi oynadı.

18 Ağu 2009

CHOKE


Öncelikle Chuck Palahniuk'un sıkı bir takipçisi olarak Tıkanma'nın en az Dövüş Kulübü kadar önemli bir roman olduğunu söylemeliyim.Varoluşa dair sorunlar,arayış,tedirginlikler,başarılı bir kurgu ve sizi hemen etkisi altına alabilen bir dil var romanda.Romandaki detaylarla filmdekileri karşılaştırınca,film ister istemez yetersiz kalıyor.Yine de yönetmenin genel itibariyle kitaba sadık kaldığını söyleyebiliriz.Cesurca çekilmiş seks sahnelerinin dışında film nasılsa biraz Hollywood vari olmuş.Oysa o tip bir karakterin arayışlarının sonlanmayacağı aşikar.Filmin Fight Club etkisi yaratmayacağı kesin ama kitapta daha da çok bulunan mizahi öğeler ve sonlara doğru felsefi sözleryle izleyiciyi tatmin ettiğini söyleyebiliriz.Filmi Clark Gregg'in çekmesi Tıkanma adına en büyük talihsizlik olmuş diye düşünüyorum.Zira Palahniuk diyince aklıma David Fincher geliyor hemen.Sam Rockwell ise şüphesiz filmin en iyisiydi.İsmini bilmediğim "Ursula" ise en güzeli...

5 Ağu 2009

Mutu Meselesi


FIFA'nın Mutu hakkında verdiği karar adaletin ne kadar adil olduğunu göstermesi bakımından ilginç oldu.Olay bildiğiniz gibi 2004 yılında kariyerinin en parlak günlerini yaşayan Mutu'nun kokain kullandığının tespit edilmesinden sonra başlamıştı.Mutu önce 7 ay futboldan men cezası almıştı.Bununla birlikte Chelsea'de Mutu'nun sözleşmesini fesh etmiş ve bu yetmezmiş gibi tazminat için FIFA'ya başvurmuştu.Sonuçta karar verildi ve Mutu 17 milyon euro tazminat cezasına çarptırıldı.Mutu bunu üzerine CAS'a gitse de,bir sonuç alamadı ve sezası kesinleşti.

Mutu'nun kokain kullanmasını eleştirecek veya onaylayacak değilim.Mesele o değil.Mesele bu kararda veya kararın alınması sürecinde göze çarpan eksikler,hatalar,çelişkiler...İlk olarak Mutu zaten kokain sebebiyle sahalardan 7 ay men cezası almadı mı?Bunun üstüne gelen para cezası nasıl çıktı ve 17 milyon rakamı nasıl belirlenmiş olabilir.Ayrıca,Mutu bu olaylardan sonra Cheksea'den kovulmamış mıydı?Nasıl olur da kovulduğun kulübe tazminat ödeyebilirsin?Hukuk bilgimden değil,mantığım almadığındn eleştiriyorum.Belki de yapılanların hepsi hukuki açıdan doğrudur ama bu sorular gerçekten mantıklı gözüküyor.Bir de oyuncuya ödenen transfer ücreti istenen tazminat eş değer midir?Yani bu oyuncu bu parayı ödeyebilir mi?Bu hiç düşünülöüyor sanırım.FIFA oyuncuları koruyacağına kulüpleri koruyor gibi görünüyor.Mutu 2004'de ceza aldığında üzülmemiştim ama şu an onun için üzülüyorum.

Sen En Güzel Duyguların Katilisin!


Bu sözü futbol sahalarında ilk olarak Dağhan Irak kullanmıştı.2008'de bizi elemeleri üzerine Almanlar için söylenebilecek tek söz oydu belki de...Almanlar gerçekten de oynadıkları futbolla çoğu zaman en güzel,en sıcak duyguların katili konumuna geliyorlardı.Bu sefer konumuzun Almanlarla bir ilgisi yok,bu kez aynı sözcükleri Xabi Alonso'ya yolluyorum.Sen kalk Bask coğrafyasının dağlık,ormanlık bölgelerinden o kızıl sakalınla gel tarif edilemez bir uyumla 5 sene Ada'nın kızıllığıyla bütünleş ve sonra tüm bunlar olmamış gibi,eskilerden Di Stefano,Puskas,Zidane şimdiki jenerasyondan da Raul'dan başka sempatik hiç bir yüzü olmayan(Evet Casillas da değil!) işi gücü aldığı mağlubiyetlerin acısını 5-10 sene de bir harcadığı paralarla sarmaya çalışan,keskin sirke misali bir kulübe git.Olmadı.Kop tribünleri seni sadece 50-60 metrelik cross ball'ların için sevmemişti ki...O taraftarlar ne Arbeloa'ya ne Luis Garcia'ya bu kadar ısınmışlardı.Sen 2005'te ölüm-yaşam ikilisini 1 saniyeliğine yaşatan penaltıcısın...Ki geçen sene Barry'e tercih edilmene rağmen yeni sezona tek kelime etmeden,seni düşünmeyenlerin kafasına çivi gibi çakarak futbolunu,kaliteni göstermiştin.Madrid'e gittiğin için ihanetle suçlamayacağım tabii ki seni.Ne de olsa profesyonellik kalkanının ardındasın ona bir şey denmiyor biliyorum.Ama bu senin en güzel duyguların katili olduğunu değiştirmez.Geçen sene Barry'i sana tercih edenlerle aynı şeyi yaptın.Madrid'i,Liverpool formasıyla şampiyonluğa tercih ettin...

3 Ağu 2009

Haftanın Şarkısı:Leonard Cohen- A Thousand Kisses Deep


Hazır Leonard Cohen İstanbul'a gelmek üzereyken ondan bir şarkı paylaşmak istedim.Hangi şarkıyı koyacağıma bir türlü karar veremedim önce.Daha sonra eski şarkıları arasından seçim yapamadığımdan nispeten yeni şerkılarından olan "a thousand kisses deep" de karar kıldım.Şarkı Cohen'in meditasyon sonrası dönemine denk geldiği için ayrıca ilginç...


Ayrıca Ağustos ayı Milliyet Sanat'ın sayısında Cohen'le yapılmış uzun bir röportaj var.Duyurulur.

2 Ağu 2009

Siftah Fenerbahçe'den


Beşiktaş hakkındaki görüşlerim maç başlayana kadar çok olumluydu ancak maç içinde özellikle son 25 dakikada bu görüşü ters yüz ettiler.Özellikle son 10 dakika pas yapmaya çalışırken hiç bir oyuncu atılan pası bir seferde kontrol edemedi,her top sektirildi.Özetle Beşiktaş son 20-25 dakika hiç bir şey yapamadı.Ferrari,hakkındaki görüşümü desteklemeye devam ediyor.Müdahalelerde yavaş kalıyor ve çoğu topu kalecisine oynuyor.Oysa onun kalibresinde bir stoperden beklenen topu geriye değil ileriye doğru oynayabilmesidir.Sivok hatalarının golle sonuçlanması talihsizliği dışında takımın en dirilerindendi.İsmail için de en iyi ifadeyle daha çok genç diyebiliriz.Onun tekniğinde bir bekin ortaları daha alçaktan açması gerekiyordu.Aynen Güiza'nınki gibi...Rıdvan'ın da hemen hemen her pası isabetsizdi.Bobo ilerde çırpındı,Nobre ise ona nazaran daha durgundu.Ernst'in bu sene üstüne koyarak oynayacağına şüphe yok Fink onu bu anlamda çok rahatlatıyor.


Fenerbahçe ise bu sezon şampiyonluğun en büyük favorisi konumunda şu an için.Oyunları her an etkili değil ama hücum silahları istedikleri zaman oyunu ele geçirebiliyorlar.Bu maç için en önemli artıları topu her seferinde ileriye hızlıca taşıyabilmeleri ve son dakikalarda Beşiktaş'a oynayacak alan bırakmamalarıydı.Yinede stoperlerinin zayıf olduğunu söyleyebiliriz.Böylelikle Fenerbahçe Süper Kupa'yı 2. kez müzesine götürmüş oldu ve bu alanda birinciliği ele geçirdi.

13


Aslında çok sevilen bir numara değildir 13.Futbolcular arasında da pek tutulmaz.Çoğu kişi uğursuz olduğuna inanır.Reading'de 13 numara taraftarın ve bu yeni bir uygulama değil,yıllardır böyle.Sebebi ise bir zamanların hızlı sanraforu Keith Scott'ın forma numarası olmasıymış.Scott Reading'den ayrıldıktan sonra taraftarlar 13 numarayı kalıcı olarak emekliye ayırmışlar.2001 senesinden beri 13 numara Reading taraftarına ait.Bende taraftar için 12'densen 13'ü tercih ederim 12. adam benzetmesi de eski popülerliğini kaybetti nasıl olsa...

1 Ağu 2009

Jack Wilshere


Emirates Cup'da İlk maçlar biterken Jack Wilshere kesinlikle 4 takımın oyuncuları içerisinde en çok göze çarpan oldu.92 doğumlu çocuk-genç demek için bile genç-ayağına gelen her topu istisnasız etkili kullandı.Bu sezon daha çok şans bulacaktır.Varlığından haberdardım ama oyun zekasının bu kadar iyi olduğunu bilmiyordum.Wilshere bu sezon Arsenal'in en iyi transferi olabilir...