"But in England, when everyone was choosing their side, mine was always Sunderland. They're my old team. I supported them as a kid and Charlie Hurley was my hero."

Neyse, David O'Leary diyorduk...En son Jaja'nın da formasını giydiği Al-Ahli'de görüldü. Aston Villa'daki görevini Martin O'Neill'e bıraktıktan sonra Premier Lig'e uğramadı. 2006'dan, Al-Ahli'nin başına geçtiği 2010'a kadar geçen sürede hiçbir şey yok kariyerinde. Bu biraz olsun düşündürücü. Belli ki bir süre kendini "nadasa bırakmış", ardından bilmediği bir maceraya girmiş, sonuç alışıldığı üzere hüsran olmuş. Dileyelim, çok geçmeden bir Premier Lig takımı yönetme şansına kavuşsun, bugünlerden bakıldığında rüya gibi hatırlanan Leeds'e benzer bir takım daha yaratsın.

Martin O'Neill ise O'Leary'nin aksine yüzünü hiç özletmedi. Ama eskitmedi de. Hep doğru işler yaptı. Şimdilerde, çocukluğundan beri desteklediği Sunderland'i yönetiyor. Henüz 1 maça çıktı takımıyla ve serüveninin hiç de sıradan olmayacağı daha ilk maçtan belli oldu. Blackburn'e karşı uzun süre 0-1 yenik götürdüğü karşılaşmayı son 10 dakikada gelen gollerle 2-1 kazanmasını bildi ve taraftarlara heyecanlı bir merhaba demiş oldu. Gözlüklü, eşofmanlı, tutkulu bir adam... Ha bu arada, işi bu kez hiç kolay değil, Sunderland düşme hattının hemen yukarısında ve şimdiye kadar yalnızca 3 galibiyet alabildi. Yine de kadrosunun ortalamanın biraz üstünde olduğunu belirtelim. Çocukken desteklenen takıma teknik direktör olarak "dönmenin" güzelliğini Mustafa Denizli'nin gözlerinden okumuştuk. Üstelik, ne O'Neill ne de Denizli, futbolculuk dönemlerinde destekledikleri bu takımlarda görev alamadılar. Bu muhakkak ki, O'Neill'i daha fazla kamçılayacaktır. Pazar günü, Tottenham deplasmanıyla işe başlasa hiç fena olmaz hakikaten.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder