9 Oca 2010

İki Taktiksel Deha:Wenger ve Moyes'in Mücadelesi


EPL’de Hull City-Chelsea maçının kar sebebiyle ertelenmesinin ardından Cumartesi mesaisi Arsenal-Everton maçıyla başladı.Arsenal’in mutlaka kazanması gereken bir maçtı.Kazandıkları takdirde Chelsea ile puan farkını 1’e indirmiş olacaklardı.Aslında Arsenal’in bunu gerçekleştirmesi ideal kadrosu göz önüne alındığında hiç de zor olmazdı.Ancak,ilk 11’in as elemanlarından neredeyse yarısından fazlası kadroda yoktu bugün.Fabregas,Walcott,van Persie,Bendtner ve Afrika Kupası dolayısıyla takımdaki yerini alamayan Eboue ve Song...Bu önemli eksikliklerin sonucundaysa,halihazırda fazlasıyla genç olarak tanımladığımız Arsenal,Ramsey,Denilson ve Diaby’den oluşan orta bölgesiyle tamamiyle bir kolej takımı havasıyla sahaya çıkmıştı.Bunun yanı sıra,sezon başından beri sakatlıklarla boğuşan Everton’da,zaten sorunlu olan dafans hattının en önemli ismlerinden Distin ve Afrika Kupas’na giden Yobo yerini alamamıştı.Ayrıca,sezon başından beri Moyes’in Arteta’dan faydalanamadığını da belirtelim.Yani,iki büyük taktisyen de belirli bir kısıt altında oluşturabilecekleri en iyi kadroyla ve maç adına belirledikleri taktiklerle sahaya çıkıyorlardı.


Maçı incelemeye önce Arsene Wenger cephesinden başlarsak:kendi sahasında tek yenilgisini Chelsea’ye karşı alan bunun dışında beraberliği dahi olmayan Arsenal’in bu maçtan rahatlıkla 3 puan çıkaracağına inanıyordu Wenger sanırım.Zaten onca eksiğine rağmen,ileri üçlüsünü Eduardo-Arshavin-Nasri gibi sadece hücumu düşünen isimlerden kurmuştu ve oyunun ilk dakikasından beri düşündüğü tek şey de her zamanki gibi bol paslı,ataklara bekleri de dahil eden ve sürekli hücumu düşünen bir hücum yapısıydı.Tabii,rakibin yarı sahasında bu kadar cömertçe hareket eden bir takımın defans dörtlüsünün,en azından stoperlerinin sağlam ve güvenilir olması gerekir.Ancak ne Gallas’ın ne de Vermaelen’in bu tip oyuncular olduklarını söyleyebilmek zor.Zaten sene başından beri yan toplarda eksik kaldıklarını biliyoruz.Wenger’in takımına fazla güvenmesi orta sahada üstünlüğü Everton’un eline vermesini ve savunmasının her Everton atağında yalnız ve hazırlıksız yakalanması ile sonuçlanmıştır.Yine de,yetenekli ayaklarının ve kontrpiyelerin yardımıyla her seferinde beraberliği bulmasını bildi Wenger ve Arsenal.


Moyes açısından taktiksel hamlelerin daha önemli ve görünür olduğu bir karşılaşmaydı aslında.Çünkü Everton’da herhangi bir kadro derinliğinden söz etmemiz mümkün değil.Bu eksikliklerin telafisi içinse 10 haftalığına kiralanan Donovan’dan başka bir transferi olmadı henüz Moyes’in.Ancak,kısıtlı kadrosuna rağmen Moyes’in Arsenal’i durdurma ve hatta Arsenal’den puan alma yöntemi tüm orta sıra takımlarına örnek olacak cinstendi:güçlü rakibinin akışkan pas trafiğini ve atak etkinliğini bozabilmek ve oyunu kontrol altına alabilmek için sıkı ve basan bir orta saha oluşturmak,topu kazandığında da çabuk ve isabetli paslarla hücuma çıkabilmek.İşte Everton’un bu akşam yaptığı tam anlamıyla buydu.Orta sahada Pienaar-Osman-Fellaini-Donovan gibi box to box oyuncuları tercih ederek top rakipteyken boş alan bırakmayarak,topu kazandığında ise hemen çoğalabilen ve topu isabetli kullanabilen bir takım kurmuş Moyes.Böyle bir dörtlünün önünde belki de Ada’nın en güçlü ofansif orta saha oyuncusu Cahill ve tam anlamıyla çağdaş bir forvet olan Saha’yı tercih edince maçın ibresi oyunun çoğu bölümünde Everton’dan yana dönmüştü.Burada,Saha’ya ayrı bir parantez açmak gerekir sanıyorum.Çünkü takım savunmasının en ileri ucundaki oyuncusu kimliğine büründü maç boyunca.Gücünü çok etkin kullandı ve top Arsenallilerdeyken daha rakip yarı sahada alan daraltmaya başladı,top takımındayken de kendini geride tutarak Osman veya Pienaar’ın içeriye doğru deplase olabilmelerini sağladı.


Moyes’in takımı iki kez öne geçmesini bildi ancak skoru korumak konusunda aynı başarıyı gösteremediler.Tabii bunda Arsenal’in yetenekli ayaklarının payı büyüktü(özellikle ilk golde Eduardo ve Arshavin’in dar alanda yaptıkları görülmeye değerdi.).Onun dışında,kontrpiyelerinde maçın skorunda doğrudan etkili olduğunu söyleyelim.Howard’ın yediği iki golde de top kendi arkadaşlarına çarpıp yön değiştirdi.


Özetle,karın oluşturduğu havayı da hesaba katacak olursak,çok renkli,bol gollü ve saha kenarında duran teknik adamları da düşündüğümüzde futbolun rakipler arasında yapılan bir karşılıklı hamleler oyunu olduğunu gözler önüne seren çok güzel bir maç oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder