Bu hafta sonu oynanacak maçlarla birlikte İngiltere'de on beşinci haftaya girmiş olacağız.Aralık'ın ilk hafta sonu itibariyle Premier League'de pek sürpriz yok.Şampiyonluk mücadelesi yine Chelsea ve Manchester arasında geçiyor,Arsenal her sene olduğu gibi sakatlıklarla boğuşuyor ve en azından ilk dörtteki yerini korumaya çalışıyor,Liverpool takipçilerini hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyor ve Everton...Premier League'deki herhangi bir sezonda,bu cümlenin "ve Everton ilk dörtte kendine yer bulabilmek için takibi bırakmıyor..." şeklinde bitmesi gerekirdi.Ne ligin tepesinde ne de dibinde bir değişiklik var ancak ilk dördün hemen ardındaki o amansız,yılmayan takipçi Everton,Aralık ayı itibariyle havlu attı ve düşme hattının yalnızca üç puan üstünde,on altıncı sırada yer buldu kendine.Bu durumun geçici olduğuna inanan bendeniz gibilerin saf inancının yanında,insanlar Everton'ın zaten parsellenmiş ilk dört sıranın,ardından yüksek maddi imkanlı iki kulübün(Manchester City,Tottenham) ve istikrarlı performansıyla yeni bir Everton olma yolunda giden Aston Villa'nın önüne geçebileceğini düşünmüyor artık.Haklılar mı?Yoksa Moyes'dan bir mucize daha bekleyebilir miyiz?Şüphesiz işi zor ama Everton'a ilk geldiği sezon da ortada bundan iyi bir tablo yoktu...
Four-Four-Two Kasım sayısında Moyes'a bir anlamda güven oyu vererek onu "kendi neslinin en iyi teknik direktörü" olarak lanse etmiş ve onun hikayesine 3 sayfa ayırmış.Biz de Four-Four-Two'nun yolundan gidelim ve yedi buçuk yıllık bu birlikteliğin analizini yapalım.Öncelikle güncel'den başlayalım.Everton'ın bugünki konumunu neyle açıklayabiliriz?İlk olarak,aklımıza yukarıda da belirttiğim gibi halihazırda dört şampiyonluk adayı varken,geçen sezondan itibaren güderek güçlenmeye başlayan Tottenham ve Manchester City realitesi gelmelidir.An itibariyle,ligin ilk sekiz sırasını oluşturan takımların transfere ayırdığı bütçe,Moyes'un belkide iki yıllık transfer harcamalarına denk gelecektir.Üstelik bu sekiz takımdan biri lige geçen sene çıkan Sunderland.Bunun yanında,Everton'ın Lescott'tan 24 milyon pound kazandığını söyleyebilirsiniz.Fakat Moyes'un dezavantajı,diğer meslektaşları gibi bu parayı bir flaş transfere ayırabilecek kadar savruk kullanamayacak olmasıydı.O,Lescott'ın parasıyla Distin,Bilyaletdinov ve Heitinga'yı alacak,Lucas Neill'i ise bedelsiz olarak kadroya katacaktı.Bunların dışında Moyes'un yedi senelik Everton macerasında takıma kattığı en pahalı oyuncunun 16 milyon pound değerindeki Fellaini olduğunu belirttiğimizde,Everton'la yarıştığı takımların arasındaki transfer harcamaları farkının ne boyutlarda olduğunu anlamamız zor olmayacaktır.Yani,Moyes ve diğerlerinin eşit şartlarda mücadele ettiğini söyleyemeyiz.Buna rağmen son altı sezonda beş kez ilk beşe girebilme başarısını göstermiş bir hocadan daha fazlasını beklemek garip olmayacaktır.
Gelelim ikinci sebebe.Evet Arsenal da sakatlıklardan kurtulamıyor Liverpool da...Yine de van Persie sakatlandığında bile elinde hala Eduardo,Rosicky,Nasri,Arshavin gibi isimler varsa sakatlık problemleriniz pek ciddi olmayacaktır.Ya da Tottenham gibi Modric'in eksikliğini bir hafta geçmeden Kranjcar'ı satın alarak kapatabiliyorsanız,bu,sakatlıklardan şikayet etmemelisiniz demektir.Aslında,bu durum Liverpool için pek geçerli değil.Çünkü onlar Torres veya Gerrard olmadığında zorlanıyorlar.Yedek kulübelerinin pek iyi olmadığı ortada.Aynı durum Liverpool şehrinin mavilisi Everton için de geçerli.Arteta sezon başından beri sakat ve yerine koyabilecek daha iyi bir adamı yok Moyes'un.Arteta'nın sakatlığını tüm takımın performansı için bir bahane olarak sunmak niyetinde değilim.Zaten sorun bir tek Arteta'nın sakat olmasından kaynaklanmıyor.Rus yıldız Bilyaletdinov'un takıma geç katılmış olması ve bir türlü istenen dakikaları alamaması,takımın can damarı konumundaki Tim Cahill'in on dört maça ancak tek gol sığdırabilen performans düşüklüğü,Yakubu'nun henüz golle tanışamaması ve kötü oyunu...Bu kötü performanslara geçen sezonun flaş ismi Fellaini'ninkini de ekleyebiliriz.Sonuç olarak,saydığım tüm bu isimlerin yokluğu veya kötü performansı Everton'ın orta sahasının ve forvetinin neredeyse tamamen "bitik" durumda olduğunu göstermektedir.Bunu,on sekizlik Rodwell'in on dört maçın on üçünde forma giymesiyle ve Saha'nın,takımının attığı toplam on yedi golün sekizinde imzasının bulunmasıyla da ispatlayabiliriz sanıyorum.Everton'ın kısıtlı imkanları ve nispeten dar kadrosuyla sakatlığı ve formsuzluğu tolere edebilmesi rakiplerinden çok daha zor oluyor.
Son olarak,umutların tükenmemesi adına geçen sezondan örnekler verebiliriz.Geçen sezon da ligin başından itibaren Everton dikiş tutturamamıştı ve dördüncü hafta sonunda on sekizinciliğe kadar düşmüşlerdi.Dokuzuncu haftaya on altıncı giren Moyes ve ekibi ardından toparlanmış ve on dokuzuncu hafta elde ettikleri altıncılığı tam on beş hafta bir basamak aşağı inmeden korumuş sonuçta ligi beşinci bitirmeyi başarmışlardı.Moyes yapısı gereği bu sezonun böyle bitmesine izin vermez ,bunu kabul edemez.Zira bu,yedi yıl önce düşme potasından aldığı takıma bir anlamda çağ atlattıran bir teknik adam profiline uymaz.Pek arabesk olmasından çekinerek bir gerçeğin altını çizmek gerekir diye düşünüyorum:Moyes'un olduğu yerde umut vardır.
Bahsettiğimiz isim ne "kurt" Steve Bruce,ne Güvenç Kurtar'ın bir üst modeli Sam Allardyce(Güvenç Kurtar bu cümlede olumlu anlamda kullanılmıştır.Çalıştırdığı takımları düşme potasından kurtarması bakımından.) ne oyununu gol yememek üzerine planlayan Pulis ne de karizma yoksunu Hughes.Moyes belki hala bu isimlerin gölgesinde.Sansasyonel olmadığı,çok konuşmadığı ve belki de başarılarını anlatmayı o kadar sevmediği için.Ama ne Bruce ne Pulis ve hatta ne de Allardyce onun yaptıklarının yanına dahi yaklaşamadı.İngiltere'nin en uzun süre bir takımı çalıştıran dördüncü hocası olamadı mesela hiç biri(Allardyce bu istatistikte bu isimlerin dışındadır.)ya da ilk dörde dört büyükler ve Newcastle dışında bir takımı sokamadı hiç biri...Dolayısıyla,Moyes efsanesinin bittiğini kabul etmek yanlış olacaktır.Kendisinin de kabul edeceği gibi artık lig daha zor ve ilk altı için mücadele vermeleri gereken daha fazla takım var ,hepsi bu.Bunun dışında Moyes'un "küme düşmeme mücadelesi veren bir takımı genç ve taze bir futbol kulübüne dönüştürme isteği"nin hala şiddetle devam ettiğine inanıyorum.O yüzden Moyes'un olduğu yerde umut ve hafiften bir Ferguson esintisi vardır diyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder