4 Mar 2010

Mick McCarthy Rasyonalizmi


Mick McCarthy Wolves günlerinden önce, ne teknik adamlık kariyerine başladığı Millwall'da, ne yalnızca 2002 Dünya Kupası'na katılabilme başarısı gösterdiği altı yıllık İrlanda serüveninde, ne de Sunderland'da bu denli başarılı olabilmişti. Tabii, burada bahsettiğimiz başarı, Wolves ayarında bir takımın, ligin son çeyreğine girerken düşme hattının üstünde kalabilmesi ya da bir başka deyişle, ligde tutunabilmesi gibi kadro yapısı, imkanları kısıtlı bir takımın bu kısıtlardan, "kendi yağında kavrulma" aşamasına geçişine işaret etmektedir. Wolves, şu an ligde 26 maç oynamış durumda ve aldığı 24 puanla 16. sırada yer alıyor. Düşme hattında yer alan takımların hocalarının da her fırsatta belirttiği gibi, sezon sonuna kadar 40 puan toplayabilenlerin ligde kalacağını düşünecek olursak; McCarthy'nin kalan 12 maçından 4 galibiyet ve 4 beraberlik alması ligde kalabilmesi için yeterli olacaktır. Burada söz konusu 4 galibiyetin kolayca alınabileceği yanılgısına da düşmemek gerekir, zira Wolves'in, Mart ve Nisan ayları boyunca sırasıyla Manchester United, Aston Villa, Everton ve Arsenal ile karşılaşacağını belirtelim.

Şahsi fikrim, fikstür onu ne kadar zorlayacak olursa olsun, McCarthy'nin takımı ligde tutacağı yönünde...Ancak asıl gelmek istediğim nokta, McCarthy'nin bu sene sonu takımını Premier League'de tutabilecek olması değil, takımını ligde tutmak için izlediği stratejinin "rasyonalizm" şemsiyesi altında eleştirisini yapmak. Wolves bu Cumartesi Bolton'la karşılaşacak ve ardından evinde Manchester United'ı ağırlayacak. İşte tam bu noktada McCarthy ve "rasyonalizm" kelimeleri yan yana geliyor. Ligin ilk yarısındaki maçta takımını Manchester karşısında tam 10 as oyuncusundan yoksun olarak sahaya çıkarmıştı ve bunun savunmasını, as oyuncularını Manchester maçından sonra karşılaşacakları Burnley'e hazır tutmak için bilinçli bir tercih sonucunda yedek bıraktığını söyleyerek yapıyordu. Sonuç olarak, o gün Manchester'a 3-0 yenildikleri halde beş gün sonra Burnley'i 2-0 yenerek sene sonu muhtemelen rakip olacakları bir takımı mağlup etmişlerdi. Ancak, tartışma sanılanın aksine McCarthy'nin planlarının tutmasıyla bitiyor değildi, aksine yeni başlıyordu. McCarthy'nin davranışı nasıl yorumlanmalıydı? Şüphesiz profesyonelce bir davranış değildi, ancak, sanılanın aksine basit bir küçük takım stratejisi de sayılamazdı; çünkü belki de Burnley'den aldıkları o 3 puan olmasa bugün ligin dibinde yer alıyor olacaklardı.

McCarthy'nin stratejisini veya en basit haliyle tercihini incelerken ilk aklıma gelen "rasyonalizm" oldu. Basitçe, karar verirken duyguların değil aklın kullanılması gerektiğine inanılan düşünce sistemi. Bu anlamda
rasyonalizmi iktisadi anlamda yorumlayacak olursak, bireyin karar verme aşamasında alacağı olası kararların ona getireceği muhtemel faydaları ve zararları düşünerek bir karara varması de denilebilir. İşte bu yüzden McCarthy'nin Manchester maçı öncesi verdiği karar, kendi kısıtlarını bilmesi ve ona göre davranması sebebiyle tam anlamıyla iktisadi bir karar olmuştur. Buraya kadar, McCarthy'nin tam anlamıyla rasyonel bir birey gibi davrandığını söyleyebiliriz. Tabii tek fark, Manchester maçına yedek kadroyla çıkarken, Burnley'den 3 puan alacağının kesin olmamasıydı. Ne var ki McCarthy'nin, şansı veya tahminleri onu haksız çıkarmamış ve Burnley'den 3 puan alıp camiasına karşı başını dik tutabilmişti.

McCarthy'nin verdiği karara özellikle iktisadi anlamda rasyonalizm yakıştırmasını yaparken, bu görüşün Klasik İktisat'tan yani Liberalizm'den türediğini de belirtelim. İşte McCarthy'nin verdiği kararı sorgulanır hale getiren nokta da burada ortaya çıkıyor. Şöyle ki, McCarthy'nin kendi kısıtını göz önünde bulundurup, olası fayda ve zararını hesaplayarak aldığı karar iktisadi rasyonalizme işaret etse de, liberal anlamda yarışta var olmak için düşmemek amacıyla gösterdiği tepkinin nasılsa, bir diğer, stratejisi tökezlememek üzerine kurulu takım olan Burnley'e isabet etmiş olmasıydı. Yani, liberalizm sadece, rahatça ayakları üstünde durabilenlerin var olduğu, ötekilerinin ise ayakta kalabilmek adına birbirlerini çekiştirdikleri bir sistem olarak karşımıza çıkıyordu. Hem de kim bilir kaçıncı kez... Yani, McCarthy'nin ayakları üstünde durabilmek adına verdiği kararlardan bile ne hikmetse bir diğer düşmemek için çırpınan nasibini alıyordu... Bu noktada, liberallerin veya çağdaş anlamda profesyonellerin dert ettiği konu ise bir başkaydı: McCarthy maça yedek kadroyla çıktığı için ligin kalitesini ve izlenebilirliğini düşürüyormuş, yani izlenme oranları tehlikeye giriyormuş dünyanın en çok izlenen liginin. Bitirirken, sırf bu sebepten, geçen günlerde Wolves'in 25.000 pound değerinde bir cezaya çarptırıldığını da belirtelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder