11 Nis 2010

Blackburn - Manchester Utd. : 0-0


Ewood Park'ta güzel şeyler görmeyeli çok oluyor.Sanırım,en son Mark Hughes döneminde organize bir futbol oynuyordu Lancashire ekibi.Sam Allardyce ile birlikte sanki özüne dönmüş;organize,derli toplu bir futbol oynamak onların haddine değilmiş gibi renksiz,kısır,golü sadece kişisel hatalar ve şanslı dokunuşlara bırakan bir hüviyete bürünmüş Mavi-Beyazlılar.Oysa "The Riversiders"ın bir Premier Lig ikinciliği bir de şampiyonluğu var.Tamam,belki şu an kadrolarında Tim Flowers gibi efsanevi bir kaleci,Henning Berg gibi hem ayağına hem hava toplarına hakim bir stoper,David Batty veya Tim Sherwood gibi daha o zamandan günümüzün o meşhur "box to box"unu yapabilen,dinamik orta saha oyuncuları ya da en basitinden forvette Alan Shearer gibi bir golcüleri yok fakat yine de,en azından milli takım referansı olan bir Paul Robinson,stoperden santrafora çok geniş bir alanda kullanılabilecek bir Christopher Samba,en kötü haliyle bile Premier Lig'de adından söz ettirebilecek yetenekte bir David Dunn ve genç yıldız Kalinic var elinde Big Sam'in.Geçmişe saygın yoksa bari futbolcularına olsun...Maçın başladığı skoru alınabilecek skorlar içerisinde en optimumu olarak değerlendiren ve bunu muhafaza etmeye yönelik bir anlayış şüphesiz ki elinde "iyi" futbol oynayabilecek bir malzemesi olan,daha da önemlisi bu ligde daha önce yukarılarda oynamış bir takımın kimliğine,geçmişine yakışmamaktadır.Kuşkusuz,Allardyce'nin kendi gerçeklerini,koşullarını değerlendirmeksizin,puan ihtiyacını göz önünde bulundurmaksızın,estetik kaygılar taşıyan,bol varyasyonlu bir oyun anlayışı sergilemesini bekleyemeyiz.Ancak klasik İngiliz futbolunun basit kanat organizasyonlarını dahi göremez olduk Blackburn'da.Bu anlamda en iyi yaptıkları şey sıkı disiplinli ve ciddi bir savunma anlayışlarının olması.Onun dışında,bu sezon Chelsea'den,Liverpool'dan son olarakta United'dan puan almayı başardılar fakat buna rağmen sanıyorum kimse Blackburn'un ilk 8'i ilk 6'yı zorlayabilecek bir takım olduğuna inanmıyordur.İşte asıl mesele de bu.

Ferguson hafta içindeki Münih bozgunundan belli dersler çıkarmış olmalı ki Carrick,Fletcher,Rafael ve Evra'yı yanında oturtmuş,orta alanı biri 37(Giggs) biri35(Scholes) yaşında olmak üzere iki veterana bırakmıştı.Hafta içi yapılan pas hataları ve yanlış top tercihleri değerlendirildiğinde,bu ikilinin soğukkanlı ve kontrollü bir ikili olabilecekleri için oyunun temposunu her zaman düşük tutmak isteyen bir takıma karşı doğru seçim olduğunu söyleyebiliriz.Bu değişikliğin yanı sıra,sakatlıktan kurtulan ve Münih karşısında da son yarım saat görev alan O'Shea sol beke çekilmişti.Sol bekin esas ismi Evra ise kulübedeydi.Son olarak forvette,alternatifsiz Berbatov'un yanına genç İtalyan Macheda'yı koymuştu Ferguson fakat Macheda'nın etkisiz kaldığını,daha doğrusu işinin ehli Blackburn savunması tarafından kısa sürede etkisiz hale getirildiğini gördük.

Maç tahmin edilebileceği gibi yavaş,temposu düşük bir şekilde başladı.Zamanla United oyunun kontrolünü ele alsa da bir türlü istediği fırsatları yakalayamadı.Bu dakikalarda,Berbatov'un orta saha çizgisine kadar gelerek top alması,top dağıtması ve bu sayede diğer takım arakdaşlarının demarke olmasına fırsat tanıması United'ın en büyük hücum silahı gibi duruyordu.İlginçtir,elverişli fiziğine rağmen,fiziğinin getirdiği avantajları ceza sahasında değil de daha çok orta alanda kullanmayı seven tipte bir futbolcu Berbatov.Topu o kadar düzgün kullanıyor ki,kimi pozisyonlarda gol vuruşlarında yetersiz kalmasını anlayamıyorsunuz...

Blackburn'un ilk yarı boyunca rakip yarı alana,gelişi güzel paslar dışında bir kere dahi iki-üç pas sonunda gelebildiğini hatırlamıyorum.Tabii bunda oyunu kurup,yönetebilecek olan tek ismin,David Dunn'un yedek kulübesinde olmasının da payı büyüktü.Zaten Dunn ikinci yarı oyuna dahil oldu ve Blackburn nispeten derli toplu oynamaya başladı.

United'ın uzunca bir süredir,şu son 3-4 maçlık periyotta zorlandığı kadar zorlandığını hatırlamıyorum.Aslında bugün belli dakikalarda topu çok iyi kullandıkları da oldu ne var ki topa çizgiyi geçirtebilecek kadar inatçı ve özgüven sahibi bir isim yoktu sahada.Zorlandıkça oyunun yönünü bir kanattan diğerine çevirdiler ki çevirilen toplar genelde tehlike yaratacak organizasyonların hazırlayıcısı olmaktan uzaktı.Bu özgüven eksikliği tüm Unitedlı oyuncularda görülüyordu.Öyle ki maçın 77. dakikasında United kalesine gelen etkisiz bir top dahi Ferdinand'ın paniklemesine yol açacak,aceleci davranıp topu kornere yollayan savunmacıyı kalecisi van Der Sar adeta fırçalayacaktı.Söz konusu motivasyon eksikliği maçın son dakikalarına doğru,skor arayışına bağlı olarak daha çok göze çarpmaya başladı.Anlaşılan Unitedlılar maç boyu iyi savunma yapan Blackburn'e gol atamayacaklarına inanmıştılar.Oysa,Ferguson'un maç kadrosunu "veteran" ağırlıklı oluşturmasının ardında yatan düşünce de buydu :oluşabilecek her türlü motivasyon kaybını engelleyebilmek ve sakin oynayabikmek için orta sahada Giggs ve Scholes'i kullanmıştı.Ama olmadı...

Big Sam Chelsea ve Liverpool'dan sonra United'dan da puan aldı.Ligde de çok rahat bir durumda.Ancak dediğim gibi,Big Sam'in Blackburn'u ile Kenny Dalglish'in Blackburn'u kesinlikle bir değil...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder