25 Nis 2010

Hunter Becomes the Hunted : United - Tottenham



United - Tottenham : 3-1

Öncelikle Redknapp'ın United karşısında galibiyeti haketmediğini söyleyerek başlayalım.Yalnız bu,63'lük dehanın bu sezon ilk dörde girmeyi haketmediği anlamına gelmesin.Bilakis,ne O'Neill,ne Mancini ne de Benitez onun kadar istemiştir dördüncülüğü.White Hart Lane'ye çıktığı ilk günden beri,sanki elinde sihirli bir değnek varmışçasına,vakit kaybetmeden değiştirdi birçok şeyi.Bugün gelinen noktada,Spurs artık tam anlamıyla "olmuş" bir takımdır ve bunun arkasınaki en önemli etken Redknapp ve onun cesur hamleleridir.

"Deli" kaleciler sınıfının en ele avuca sığmazlarından olan Gomes'ten vasat-üstü,istikrarlı bir kaleci yaratabilmek ve yanına dünyanın en iyi ikinci kalecilerinden Cudicini'yi koymak Kuzey Londra'daki umut verici gelişmelerin ilkini oluşturuyordu.Bu hamlesini,geldiğinden beri istenileni veremeyen Pavlyuchenko'yu düzenli bir ilk 11 oyuncusu yaparak ve Rus forvetin skorer kimliğini ortaya çıkararak,parlatarak devam ettirdi.Danny Rose ve Gareth Bale gibi genç yeteneklere güvenerek formayı vermesinin de ayrı bir incelik ve deha göstergesi olduğunu düşünüyorum.Bir anlamda kumar sayılabilecek,Gudjohnsen-Keane değişikliğini de düşünecek olursak,Redknapp'ın ne kadar kararlı olduğunu ve hamlelerinin ne kadar radikal olduğunu rahatlıkla görebiliriz.Dolayısıyla,bu sezon izlediğimiz Tottenham "üzerine düşünülmüş bir Tottenham'dır" ve elde edeceği hiçbir başarı tesadüfi değildir veya şans olarak kabul edilemez.Redknapp'ın White Hart Lane'de kalıcı olacağını düşünüyorum,yani bildiğimiz,ne batan ne çıkan Spurs devri sona ermiştir diyebiliriz.Gelecek sezonlar onları çok daha iyi şeyler bekliyor olacaktır.

Maça gelirsek;her iki takım da inanılmaz kontrollü başladı.Redknapp kanatlarda klasik çizgi oyuncularını kullanmak yerine,içeriye katedebilen daha teknik,daha oturaklı iki ismi seçmişti(Modric,Bentley).Son haftalarda sol önde oynayan Bale ise arkaya geçmişti.Nedeni muhakkak Valencia'yı durdurabilme düşüncesiydi.Zira Valencia gibi bir oyuncuyu Bale'den başkasıyla savunmayı denemek,yanılgıların en büyüğü olacaktır.Klasik 4-4-2'ye göre sürdü oyuncularını Redknapp ancak ne Defoe-Pavlyuchenko,ne Modric-Bentley,ne de Palacios-Huddlestone ikilileri varlık gösterebildi maç boyunca.Buna rağmen,son haftalardaki performanslarıyla Güney Afrika daveti bekleyen-hak eden- defans ikilisi Dawson ve King gayet başarılılardı.İngiliz teknik adamın oluşturduğu takımın,yerleştirmeye çalıştığı anlayışın tamamen arkasındayım ancak,yine de günümüz hızlı bek sevdasının kimi zaman yarardan çok zarara yol açtığını düşünenlerdenim.Assou-Ekotto örneğinde olduğu gibi.Şu an Tottenham kadrosunun en zayıf halkasıdır bana göre ki iyi şut çeker,iyi bindirmeler yapar.Ama dediğim gibi,benim bek tercihim Corluka,Abidal gibi oturaklı,güçlü ve mental yönü kuvvetli,hücuma çıktığı kadar savunmada da etkili olabilen isimlerden oluşuyor.Belki hem hücum hem de savunma özelliklerinin bir arada bulunması bakımından,Pantsil,Baines ve Konchesky gibi isimleri diğerlerinden ayrı tutabiliriz fakat genel olarak beklerin Dani Alves-Corluka ekseninde yer aldığını ve daha çok tecih edilenin Dani Alves tipi bekler olduğunu biliyoruz.Ne var ki,Assou- Ekotto hiçbir zaman iki bek sınıfınında içinde yer alamayacaktır.Ez cümle,Tottenham artık "iyi" bir takımdır ancak Redknapp'ın önünde hala bir kaç zaruri hamle gözükmektedir.

Ferguson hakkında uzun uzadıya cümleler kurmak istemiyorum aslında.Çünkü eninde sonunda, söyleyeceklerimiz,onun dünyanın en büyük hocası olduğu gerçeğine varacaktır ki böylesi bir hayranlık ,onun dizilişini,tercihlerini veya maç boyunca yaptığı yanlışları görmemizi engelleyebilir.Manchester bir sistemin üzerinde temellenen,kimlik kazanan,gelişen takımların başında gelir.Bunu Cantona,Beckham,Roy Keane veya Ronaldo sonrası gösterdikleri direnç ve stabil oyun yapısıyla da anlatabiliriz.Ancak şu an için aynı cümleyi Rooney'in yokluğunda yazmak zor.Onsuz takım gerçekten zorlanıyor.Tabii böyle düşünmemizde,Berbatov'un normalde çok rahat yaptığı hareketleri dahi yapamamasının payı da var.Berbatov'un üzerinde bir baskı olduğunu düşünüyorum ama yine de Bulgar golcü Rooney'in alternatifi değil,sadece partneri olabilir.Bunun dışında,zorlandığı televizyondan dahi belli olan ve King'in attığı golde -bana göre-çok büyük bir hatası bulunan Rafael'i oyundan çıkarıp Macheda'yı oyuna alması ve Fletcher'ı da Rafael'in boşalttığı sağ arkaya alması,Ferguson'un maçı United'e getiren hamlesi olmuştur.Zaten Fletcher sağ beke geçer geçmez,koridordaki pas trafiğini hızlandırmış,bindirmelere ve ikiye birlere başlamıştı.Skoru 2-1'e getiren,Nani'nin enfes dokunuşu da bu sayede gerçekleşti.Nani'nin boşalttığı alana topla Fletcher girdi,Macheda ile üçgenin iki ayağını oluşturdular ve koşusuna devam eden Brezilyalı'yı golle buluşturdular.Gelişi güzel,spontane bir atak değil de öğrenilmiş,çalışılmış bir hücum organizasyonu gibi duruyordu ki Manchester'a dair en güzel şeylerden biri böylesi derslik golleri sık sık izleyebilmektir.

Maç öncesi düşüncem,taktik savaşına dönüşecek olan mücadelede,bitime 10-15 dakika kala bulduğu golle United'ın maçı "hissetirmeden" alacağı yönündeydi.Zira istatistiki olarak da baktığımızda,United son 15 dakikaların takımıydı.Ancak Giggs gol perdesini nispeten erkenden araladı.Vitesi yükseltmek istediğinde yükselten,düşürmek istediğinde düşüren sisteme Ledley King bir an için çomak sokmaya kalksa da devamı gelmedi ve önce Fletcher-Macheda-Nani üçgeni ardından da Giggs'in penaltısı United'ı rahat bir galibiyete ulaştırdı.Ferguson belki de ilk defa şehrin "öteki" takımı City'e bir iyilik yaptı-yararlanamadılar tabii-.Futbol böyle bir oyun işte,geçen hafta United'in tekrar şampiyonluk hayalleri kurmasını sağlayan Tottenham,bu hafta hayallerini canlandırdığı takım tarafından vuruluyordu.Neyse ki,City Arsenal ile berabere kaldı.Redknapp hala dördüncülüğün en büyük adayı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder