6 Nis 2010

Hüyükteki Nar Ağacı


Tarımda makinalaşmanın başladığı yıllar.Massey-Ferguson marka traktörler,biçerdöverler ve işsiz kalmış onca ortakçı,yarıcı,ırgat...O yıllar sıtmadan kırılan Çukurova'da,ağaların verimlilik artışı sebebiyle,"dağlı",mevsimlik ırgatların yerine tercih ettiği traktörler Çukurova'yı bir kez daha sarsmış,sineğinin yanına,sapsarı kesilen suyunu,kuraklığının yanına işsizliği eklemiş,tüm halkı perişan etmiştir.

Yaşar Kemal "Hüyükteki Nar Ağacı"nı 1951'de İstanbula gelmesinden hemen önce Kadirli'de kaleme almış.Roman,yazıldıktan uzun bir süre sonra yazarın annesinin sandığında bulunmuş ve böylece aslında unutulan romanın yayımlanmasına karar verilmiş.

İnsanı bildiği,konuştuğu Türkçeden utandıracak kadar zengin dili,kendi hırslarından,çıkarlarından uzaklaştıracak kadar saf karakterleriyle bambaşka bir kimliğe bürünüyor "Hüyükteki Nar Ağacı".Bu kadar yarıda kalan,bu kadar insanın içini burkan,insanın doğa karşısındaki halini,tavrını bu denli safça,çaresizce anlatan bir roman daha var mıdır bilmiyorum.Yalnız,Yaşar Kemal'in Çukurova'yı dile getirip,kapitalizmin üzerine düşen acımasız gölgesini,sıtmalı Yusuf'u,umutsuz Hösük'ü,umut etmekten bıkmayan Mehmet'i düşürdüğü halleri son derece yalın ve etkileyici bir dille anlattığı muhakkak.

Hüyükteki Nar Ağacı,Çukurova'ya iş aramaya gelen "dağlıların",bir an olsun ümitlerini kaybetmeden köy köy,kapı kapı dolaşıp iş ararken,diğer yandan arkadaşlarını ölümcül sıtma hastalığından kurtaracak,kimisine bir öküz,kimisine bir iş verecek o kudretli,Hz.Ali'nin emri ile Akhoyük'ün tepesini kendine yer edinen nar ağacını bulma maceralarını anlatıyor.Bu hikaye bir film olsa muhtemelen türü "yol filmi" olurdu.Bir roman olarak türünü ise,mevsimlik işçilerin dramını anlatan bir yolculuk hikayesi diye özetleyebiliriz fakat söz konusu yolculuk o kadar dramatik ki yutkunurken zorlanmanıza sebep olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder