7 May 2010

Meşhur 40 Puan Barajı ve Düşündürdükleri


Sezon öncesi,kümede kalmak için mücadele edecek Premier Lig hocalarının aklında tek bir amaç vardı:40 puana ulaşabilmek.40 puan barajı aşıldığı takdirde düşme hattının üstünde yer alacaklarını düşünüyor,buna göre planlar yapıyorlardı.Ancak bu hafta sonu oynanacak 38. hafta mücadeleleriyle birlikte,küme düşme hattının bir basamak üstündeki 17. takımın kapanış puanının en fazla 37 olabileceğini görüyoruz.Üstelik,14-17 bantında yer alan takımların tümü maçlarını kazansalar dahi 40 puanı yakalayamıyorlar.Aslında,düşmesi kesinleşen takımlardan en az birinin,ligde kalma mücadelesini son haftaya taşıyacağını düşündüğümüzde düşmesi kesinleşen son takımın(18.) puanının da 17.den yalnızca bir veya iki puan düşük olmasını beklerdik ki bu da 36-39 arası bir değere karşılık geliyor.Fakat sezon öncesi yapılan hesaplar sezon sonu ortaya çıkanlarla tutmadı ve her fırsatta kalitesine gönderme yaptığımız,dünyanın en önemli liginde,bir alt lige düşmesi kesinleşen ekiplerden en çok puanı kazanan Hull City'nin son haftaya girerken 29 puanı olduğunu gördük.Bu bir anlamda,Premier Lig'de yıllardır devam eden her takımın birbirinde puan alabilme geleneğinin/mitinin son bulduğunu göstermektedir.Bu noktada,Avrupa'nın diğer büyük liglerinin alt sıralarında neler olduğuna bakmak da yararlı olacaktır.

Çoktandır iki takımın hegemonyasında devam eden (Barcelona,Real Madrid) La Liga'da dahi düşme hattının son üyesi Tenerife'nin 35 puanı var.Ligin bitimine iki hafta daha olduğunu düşünecek olursak La Liga'nın 40 puan eşiğine yaklaştığını söyleyebiliriz.İtalya'da da 18. Atalanta'nın puanı 35.Fransa ve Almanya'da bu eşik aynı İngiltere'deki gibi 28-29 puana geriliyor,ancak bu liglerde orta sıralarla üst sıralar arasındaki puan farkının giderek flulaşması alt sıra ekiplerinin toplaması gereken puanları üst-orta sıra ekiplerinin topladığını gösteriyor.

Özetle,herkesin bir birini yenebildiği Premier Lig masalı son mu buluyor?Buna bir de üst sıralardaki ekiplerin penceresinden bakalım.

Premier Lig'in lideri Chelsea'nin 37 maçta 26 galibiyeti var.Bu oldukça yüksek bir oran ve yine diğer büyük liglerde bu oranı yakalayabilen yok.Almanya'da lider Bayern Münih'in 19 galibiyeti,Fransa'da lider Marsilya'nın 22 galibiyeti ve İtalya'da lider Inter'in 22 galibiyeti var.Üst-alt uçurumunun en görünür olduğu liglerden Hollanda'da bile lider Twente ligi 27 galibiyetle bitirmiş durumda.

Bu verileri nasıl yorumlayabiliriz?Öncelikle,kimi ekonomik zorluklarla birlikte sadece İngiltere özelinde değil tüm dünyada büyük-küçük takım ayrımının giderek genişlediğini görüyoruz.Küçüklerin büyüklerden puan almak için uyguladıkları sıkı savunma ve kısır hücum anlayışları da oyunun genel anlamda kalitesini düşüren bir diğer etmen.Büyük kulüplerin transferlerde yarattığı haksız rekabet ortamı ve lehlerine işleyen yayın gelirleri,lisanslı ürün satışları ve piyasa ekonomileri de onları futbolun ve pastasının tek büyüğü haline getirmekte.Şimdilik keyfi yerinde olan büyük kulüpler şüphesiz ki zamanla azalan ilgi ve düşen karlarla karşı karşıya geleceklerdir.Ancak o zaman gereken,bu zinciri kırabilecek olan küçük takımların varlığıdır.Yoksa,ofsaytın kaldırılması,yayın gelirlerinin yeniden paylaştırılması ya da en başarılı kulüplerin bir tek ligde toplanılması gibi suni,herhangi bir altyapıdan yoksun ilgi toplama,zaman kazanma çabaları nafiledir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder